Dünya genelinde şehirler büyüyor ve artışları hızla artıyor. Birleşmiş Milletler'in öngörülerine göre, küresel genişleme hızlanarak genişliyor ve alanların yönelimi, mevcut yapının stokunun 2050 yılına kadar iki kez piyasaya sürüleceği geliyor. Bu büyüme, dikey yapılaşmayı zorunlu olarak içerirken, sürdürülebilir çözümler olan hizmetleri de beraberinde getiriyor.
Paris kazancında kaydedilen hedefler doğrultusunda, birçok ülkede 2050 yıla kadar yüzde yüz 100 net sıfır karbonlu binalar ve şehirler oluşturulması amaçlanıyor. Bu vizyonun yaşamda, inşaat sektöründeki enerji genişlemesinin artması ve yoğunluğunun artması, gelişmiş yaklaşımların benimsenmesi büyük önem taşıyor.
Türkiye de bu hedefe ulaşmak için önemli bir adım attı. Türk Standartları Enstitüsü (TSE), daha az enerji harcaması ve ısı kaybının önlenmesi için "TS 825-Binalarda Yalıtım Kuralları Standardını yeniledi. Bu yeni kurallar, 1 Nisan itibarıyla geçerli oldu. Artık yeni yapılacak binalarda hem ısıtma hem de soğutmaya göre tasarlanacak. Böylece enerji kullanımında yüzde 25 oranında bir azalma bekleniyor.
“Bina Cepheleri Sürdürülebilir Olmalı”
Sürdürülebilir bir şekilde inşa etmek için enerji verimliliği en üst düzeyde azaltmamız değişikliğin önemline dikkat İzotim Kurucusu ve Ceo'su Salim Ünal, "Unutmamalı ki bir bina cephesi sadece bir para değil, aynı zamanda onun enerji tüketiminin çalıştırılması ve uzun ömürlü olması bir katmandır. Sektör olarak;
Cephe sistemlerinin, binalarımızın performansı ve pazarlama etkisi üzerinde doğrudan söz sahibidir. Estetik ve işlevsellik elbette önemli ancak güncel cepheler, enerji verimliliği sürdürülebilirlik ve uzun ömürler gibi hayati önemde de karşılamalıdır” dedi.
“Uzun Vadeli Bir Yatırım”
Doğru cephe sisteminin uzun vadeli bir yatırım olduğunu Ünal, sözlerine devam etti: "Aslında, doğru cephe seçimi sadece bugünün estetik ve fonksiyonel ihtiyaçlarını karşılar, aynı zamanda sağlıklı akıllı bir finansal aracılığıyla gelir. Örneğin, güneş enerjili cephenin ısıtılması, ilk yatırım maliyetise de kendi elektrik trigerini sağlayarak uzun vadeli hesaplamayı sağlar.
Akıllı izolasyon sistemleri de benzer bir mantıkla çalışır. Dış hava koşullarına göre otomatik olarak seviye seviyesini ayarlayarak, ısıtma ve soğutma için harcanan kullanımı optimize eder. Bu sayede enerji faturalarında sürekli bir azalma sağlanır ve binanın enerji verimliliği verimi artar. Dinamik aydınlatma ise, gün ışığının etkinleştirilmesini sağlayarak ve gereksiz aydınlatmayı önleyerek elektrik tüketimini azaltır. Sensörler ve zamanlama sistemleri sayesinde, sadece ihtiyaç seçenekleri kadar hafif kullanılır bu da uzun süreli kullanım önemli enerji tasarrufu demektir.
Bu teknolojilerin her biri ilk bakışta bir maliyet unsuru gibi görünse de gerçekte enerji harcamalarından elde edilecek tasarruflar sayesinde kendini amorti eden, hatta kar sağlayan birer yatırımdır.”
